İnan Derneği'nin misyonunu gerçekleştirmemize katkıda bulunan değerli destekçilerimize teşekkür ediyoruz.
Herkesin başarmak için bir fırsatı hak ettiğine inananlarla, INAN Topluluğu olarak yola çıktık. Yeteneğin, cinsiyetin, etnik kökenin, engelinin veya cinsel yöneliminin fark etmeksizin her bireyin potansiyelini açığa çıkarabileceği sürdürülebilir bir iş dünyası yaratmak istiyoruz.
Neden şimdi?
Her şirkette organik olarak bir kültür oluşur. Neden bu kültürü harika insanlarla, yetenek çeken bir kültüre dönüştürmeyelim ki? Hem de artık farklı kuşaklar beraber çalışırken, göçler artarken; yetenek kıtlığı kaygısı oluşmuş, inovasyon için şirketler çeşitliliğe ihtiyaç duruyorken, böyle bir kültürü yaratmanın tam zamanı değil mi?
Ben ne yapabilirim?
İK lideri isen gel, kurumunda değişimi başlat! Kapsayıcılığın standartlarını beraber uygulayalım, en iyi uygulama örneklerini bulalım. Kendi şirketinden başlayarak öz değerlendir, çözüm üret, değişim elçisi ol!
Her şey yaşananların duyulmasıyla başlar. Farkındalık ve değişim de arkasından gelir.
“Bazen minnet duygusu ile bu desteği almasaydım yapamazdım duygusu birbirine karışıyor. Ben de bunu yaşadım. Güçlü kadınlar yardım istemez kendileri başarır düşüncesi, belki de yöneticimin erkek ve benim kadın olmamdan ötürü gelen yardımı haksız bir imtiyaz olarak gösterdi bana. Çok sonraları anladım aslında herkesin kariyer basamaklarında yükselmesi için aslında onu destekleyen bir yönetici, sponsora ihtiyacı var. Bu bir ayrıcalık değil, bu potansiyeli olan bir çalışanı ileri taşımanın yoluymuş.”
Doğu kültürünün hücrelerimize kadar sinmesi nedeniyle belki , ne kadar kültürlü bir ailede yetişmiş olursanız olun erkek çocuk doğduğunda daha mutlu olma, erkek çocuğun eğitimine, işine daha fazla yatırım yapma ama o aile geçindirecek , kızına kocası baksın anlayışı hücrelerimize kadar sinmiş. Erkek çocuğa kız arkadaşlarının yanında rezil olmasın diye daha fazla harçlık vermekten tutun da miras da daha değerli yerleri erkek çocuğa bırakmak hatta kimi zaman damat faydalanmasın diye hiç bir şey bırakmayıp hepsini erkek çocuklar arasında bölüştürmek. Daha gidecek çok yolumuz var ama benim bireysel katkım en azından oğlumu böyle yetiştirmemek olacak. En büyük rol yine annelere düşüyor, babaların desteği ise paha biçilemez.
Ben kariyerime kısmen zorunlu, kısmen de kendi isteğimle ara verdim. Beni geliştirmeyeceğine inandığım ve isteklerinin de bu olduğunu anladığım bir noktada o işe daha fazla devam etmek istemedim. Sonrasında anne olmak istedim ve her şey yolunda giderken çalışmak…Bu süreçte uygun pozisyonlarla karşılaştıkça mülakat yapmaya devam ettim. Çünkü ben sadece hamileydim. Hasta değil, yetersiz değil, çalışmama engel olacak bir durum içinde değil, sadece hamile. Peki ne oldu? O çok çok büyük şirketlerin “biz şöyle kurumsalız, böyle kurumsalız” diyen insan kaynakları ya da yöneticileri bunu duyunca bir “hımmm” oldu.
İş dünyasında çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık üzerine ilham verici yazılar için blogumuzu inceleyin.