Hayatımın en mutlu günüydü, bebeğim dünyaya gelmişti. Ancak o küçük mucizeyle birlikte, hayatımın dengeleri de alt üst olmuştu. Hem anneliğin getirdiği sorumluluklar, hem de iş hayatının yoğun temposu arasında sıkışıp kalmıştım.
Şirketim, aile dostu olduğunu iddia ediyordu. Ama gerçekler farklıydı. Çocuğum hastalandığında, izin almakta zorlanıyordum. “Evden çalışabilir misin?” diyorlardı. Bebeğim kucağımda, bilgisayarla nasıl baş edebilirdim ki? Esnek çalışma saatleri talep ettim, reddedildi. “Herkes aynı kurallara uymak zorunda,” dediler.
Stres, yorgunluk, uykusuzluk… Hepsi üst üste bindi. İşime odaklanamıyor, çocuğuma da yeterince zaman ayıramıyordum. Sonunda, bir karar vermek zorunda kaldım. İşimi bırakmak, benim için en zor karardı. Ama çocuğum için en doğru karardı.
Bir süre sonra, tekrar iş aramaya başladım. Ama aynı şartlarda, aynı maaşla bir iş bulmak imkansızdı. “Ara verdiniz,” diyorlardı, “Sektörden kopmuşsunuz.” Oysa ben, sadece bir anne olmuştum.
Şimdi, daha düşük bir maaşla, daha zor şartlarda çalışıyorum. Ama en azından çocuğumla daha fazla zaman geçirebiliyorum. Keşke, o zamanlar iş yerim biraz daha anlayışlı olsaydı. Belki de her şey çok daha farklı olabilirdi.